921 yıl kilise olarak kullanıldıktan sonra, 481 yıl da Camii olarak kullanılan Ayasofya, İslam ve Hristiyanlık dinleri için büyük bir önem taşıyor. Bu eşsiz yapı, bir çok gizemi de içerisinde barındırıyor.
Müzede kullanılan ağaçların Kuzey Afrika`dan getirilen meşe,ardıç ve ıhlamur ağacı ve bin 600 yaşında oldukları tespit edildi.
Bizans İmparatoru I`inci Jüstinyen tarafından 532-537 yılları arasında inşa ettirilen ve 916 yıl boyunca Ortodoks dünyasının başkilisesi, 481 yıl boyunca da İslam dünyasının büyük camisi olan şimdiki tarihi Ayasofya Müzesi`nin sırları bir bir ortaya çıkıyor. Restorasyon çalışmaları sırasında 160 yıldır karanlıkta kalan kanatlı meleği ve 500 yıl saklı kalan vaftiz havuzu ortaya çıkartıldı.Şimdi de müzede kullanılan ağaçların sırrı çözüldü. ABD`li araştırmacılar yaptıkları inceleme ve tespitlerde kapılar, doğramalar ve levhalarda kullanılan ağaçların meşe, ardıç ve ıhlamur ağacı oldukları ve müzenin tarihinden daha yaşlı olduklarını ortaya çıkardılar.
Araştırmacılar Müze`nin kapıları,doğramaları ve levhalarında kullanılan ağaçların Kuzey Afrika`dan getirildiğini tespit ettiler. Kapılarda meşe , doğramalarda ardıç levhalarda ise ıhlamur ağacının kullanıldığı belirlendi.
Müze Başkanı Dr. Haluk Dursun ABD`den gelen araştırmacılar çok gelişmiş teknolojiyi kullanarak Ayasofya Müzesi`de kullanılan ağaçların cinsi, yaşı ve menşeini tespit ettiler. Kapıların ana malzemesini meşe ağaçları oluşturuyor. Ağacın üzerine kaplama yapılmış.Yüzyıllardır ağaçlar bu nedenle korunabilmiş. Bu yaptıkları bilimsel çalışmayı makale olarak da yayınlayacaklar "dedi.
Ayasofya`nın kıble tarafındaki kapılarından soldan sayılınca, sonuncusunun iç tarafında bir mermer sütun görürsünüz. Bu sütunun en büyük özelliği kış ve yaz nemli olması. Bu yüzden bu sütuna "terleyen direk" deniyor. Sütunun zemininden başlayarak bir buçuk metrelik bir kısmı bakır plakalarla kaplı. İnanca göre sürekli baş ağrısı çekenleri, sindirim sistemi hastalıkları olanları ve sıtmaya tutulanları bu direk tedavi ediyor. Önce iki rekât namaz kılınıyor, sonra hasta avuçlarını önce bakır plakalara sonra da yüzüne sürüyor. Bu hareket üç kez tekrarlanınca hastalıklar iyi oluyor. Ayrıca elleri çok terleyen kimselerin, direğin üzerinde bulunan deliğe parmaklarını soktukları ve artık ellerinin terlemediği birçok defalar görülmüş.
Ayasofya`nın orta kıble kapısı üzerinde bir tabut var. Sarı pirinçten yapılmış bu tabutta Kraliçe Sofya yatıyor. Yalnız bir tehlike var, "Bu tabuta sakın dokunmayın" deniyor. Çünkü tabuta el sürülürse büyük bir gürültü başlıyor ve tüm bina sallanmaya başlıyormuş.
Kubbenin dört tarafında birer melek resmi var. Bunlar Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail`dir. Bu melekler kanatlarını açmış bir biçimde çizilmişler. İnanca göre Azrail, imparatorların ölümlerini, Mikail düşman saldırılarını, Cebrail ve İsrafil ise olacak olayları haber veriyor. İnananlar, tabut ile bu melekler arasında bir ilişki kuruyorlar... Tabutun koruyuculuğunu da üstlenen melekler, ona dokunulmasına izin vermiyorlarmış.
(Alıntıdır) |